Bu sene öyle bir kış oldu ki tüm Türkiye’de yollar
kapandı,okullar tatil oldu yarı yıl öncesinde.Bir tek Afyon’a kar yağmadı.Oysa
ki Afyon batının en soğuk şehridir,sucuk,kaymak olduğu kadar soğuğu ile de
meşhurdur.Bu yıl Ocak ayı ortası ve Afyon’da
kar hala yok…
_Hafta sonu 2 öğrencim var kayak öğreteceğim,sen de hep
söylersin öğrenmek istiyorum diye,hadi çık gel…
_Hocam haftasonu dediğin yarın,gelmek isterim de nasıl
olur,kıyafetim,donanımım bile yok…
_Olsun gel sen,ayarlarız buradan,yerini ayırtıyorum ben…
-Tamam geliyorum J
Davet ediliyorsan hiç naz etmeyeceksin..Hemen ertesi gün Isparta’ya
bilet alıp sabah erkenden otobüse biniyorum.Hoş motorla da gidebilirmişim hava
nasıl güzel..Isparta’ya geliyorum.Önce burada uğramak istediğim bir yer
var.Treksan…Yabancı bir firmaymış gibi gelmesin size.Tamamen yerli.Motosiklet
alüminyum çantalarını ve ekipmanlarını yapıyorlar.Ciddi müşteri potansiyeli var
firmanın.Isparta sanayisine gelip firmayı buluyorum ama şansıma kapalı.
Tekrar
Isparta’dan bir araca binip Eğirdir’e geliyorum.Davraz’a çıkmak için Çobanisa
Köyüne gelip burada arkadaşlarımın tavsiyesi ile Rome Dağ evi’ne
uğruyorum.
Hemen köyün girişinde bir yer burası.Hem kayak malzemelerini çok cüzi bir paraya kiraya veriyorlar hem de burada otel hizmeti veriyorlarmış.
Buranın sahibi aynı zamanda köyün eski muhtarı Hasan Ali Yayla adında konuşkan bir abi.Benimle ilgileniyor ve köy hakkında bilgi veriyor.Davraz turizme açılırken bakmış yol bu köyden geçecek hemen kolları sıvamış valiye, turizm müdürlüğüne müracaatlar etmiş.Köylüyü Şirince’ye götürüp köyün geleceğinin turizmde olduğunu göstermiş.Köylünün kredi çekip ev pansiyonculuğunun kapısını açmaya ön ayak olmuş her köylü gencin iyi kayak öğrenmesi için çabalamış.Velhasıl Hasan Ali abi çok emek harcamış bu köye.Otelin odaları da gayet güzel ve hesaplı.Burada kalanlara dağdaki liftlerde bedavaya geliyor.Buradan kayak kıyafetlerimi kiralayıp Davraz’a doğru yola çıkıyorum.
Okulların yarı yıl tatiline girmesiyle oldukça çok öğrenci olduğunu fark ediyorum.Daha önce okul yıllarında ailemle Uludağ’a gitmiştim ve Babam eğitim için bir hoca bile ayarlamış olmasına rağmen ben becerememiştim.Yani bu ikinci denemem olacaktı.Küçükken beceremediğim kaymayı şimdi becerebilecek miydim bilmem…Kayak hocam,eski bir arkadaşım.Zaten O’nun birkaç çocuğa ders vereceğini,benimle de onlarla birlikte ilgilenebileceğini söylediği için gitmiştim.İlk dersimiz kayak takımlarımızı giymek.Başarılıyım.İkinci ders düşmeyi öğrenme.Çok başarılıyım.Sonra düştüğümüz yerden kalkma,kayak sapanı yapma batonları kullanma şeklinde devam etti. BU kayak işinin de bizim motorlarımızdaki gibi hız veya endurosu yapılıyormuş.Ben hız yapıyorum.Yahu ben hızdan zaten korkarım desem de kaçış yok bu şekilde başlanıyormuş.Hocam diğer çocuklarla ilgilenirken ben çay içmek için yaklaşık 100metre ilerdeki kafeye gidiyorum.Ama bu özel kayak ayakkabılarıyla yürümek öyle zor ki.Sanki bir kilometre yol yürüyorum.Ciddi mesai bu.Bir daha çay içmem.Ben pek anlamam ama hocamın arkadaşlarıyla konuşmasında öğreniyorum ki Davraz’ın pistleri ve liftleri tam bu işi yapanlar için çok uygunmuş.Evet Uludağ Ülkemizin iftaharı ama orada daha çok sosyetik bir halk varmış hem konaklama hem kaymak hem malzemeler oldukça pahalıymış.Hocamın dediğine göre gayet iyiyim.Ama ben korkak bir kadınım daha uzun menzil gitmeyi göze alamıyorum.O çocuklarla ilgilenirken ben kenarda dinleniyorum.Daha sonra teleskilere binip 3 zirvenin olduğu yerlere kadar çıkıyoruz.2600 metredeki 3.zirveden inerken karşımdaki manzara beni büyülüyor. Kar,dağlar ve Eğirdir gölü masal gibi bir görüntüye sahip.Dağlar,dağların suya düşen gölgesi masal kitabı gibi.Aklıma Nepal’e gittiğimde Pokahara’da zipline bindiğim pardon binemediğim geldi.Ama elektrikle çalışan bu sistem ve ülkenin genelinde günde nerdeyse 18 saat elektrik olmadığı düşünülürse binememek de haksızda sayılmam..Yani Allah korusun burada bir arıza olsa ya da düşsek anında Akut yardıma gelir ki Akutcularda kayak için bu bölgedeler.Aynı zamanda Eğiridir dağ komando okuluda burada olunca dağlar eğitim yapan askerlerle dolu.Çok güvendeyim aslında.Korkulacak ne var desemde yinede bu kayma işi bana göre değil.Akşama kadar burada zaman geçirip tekrar Eğirdir’e dönüyoruz.Ben otelime gidiyorum ve akşam yemek için arkadaşlarımla buluşuyoruz.Sezonu olmadığı için burası bu tarihte çok sakin ama huzur dolu yinede.Göl kenarında biraz fotoğraf çekip Meşur alabalığını yiyoruz.Ülkem öyle güzel ki yazı ayrı güzel kışı ayrı güzel.Keşke birbirimizle savaşmayı bırakıp kardeş gibi yaşasak da bu ülkenin tadını çıkarsak.
Kadın farkındalığına dikkat çekmek için 19 Mayıs'da çıkacağım yolculuğumda hem Türk kadını hem de Afyonlu bir kadın olarak yaptığım çalışmalarda sona doğru gelmekteyim.Yolda ve sonraki sürüşlerimde kullanacağım logo çalışmamızda bitti.Bu çalışma için işinden ayrıca bilgisayar başında benim için zaman harcayan arkadaşım ki o da bir motosiklet sürücüsü,Şükrü Gayıran’a ve basım çalışmasını yapan Grafikhane Onur Saçaklı’ya sonsuz teşekkür ediyorum.
Hemen köyün girişinde bir yer burası.Hem kayak malzemelerini çok cüzi bir paraya kiraya veriyorlar hem de burada otel hizmeti veriyorlarmış.
Buranın sahibi aynı zamanda köyün eski muhtarı Hasan Ali Yayla adında konuşkan bir abi.Benimle ilgileniyor ve köy hakkında bilgi veriyor.Davraz turizme açılırken bakmış yol bu köyden geçecek hemen kolları sıvamış valiye, turizm müdürlüğüne müracaatlar etmiş.Köylüyü Şirince’ye götürüp köyün geleceğinin turizmde olduğunu göstermiş.Köylünün kredi çekip ev pansiyonculuğunun kapısını açmaya ön ayak olmuş her köylü gencin iyi kayak öğrenmesi için çabalamış.Velhasıl Hasan Ali abi çok emek harcamış bu köye.Otelin odaları da gayet güzel ve hesaplı.Burada kalanlara dağdaki liftlerde bedavaya geliyor.Buradan kayak kıyafetlerimi kiralayıp Davraz’a doğru yola çıkıyorum.
Okulların yarı yıl tatiline girmesiyle oldukça çok öğrenci olduğunu fark ediyorum.Daha önce okul yıllarında ailemle Uludağ’a gitmiştim ve Babam eğitim için bir hoca bile ayarlamış olmasına rağmen ben becerememiştim.Yani bu ikinci denemem olacaktı.Küçükken beceremediğim kaymayı şimdi becerebilecek miydim bilmem…Kayak hocam,eski bir arkadaşım.Zaten O’nun birkaç çocuğa ders vereceğini,benimle de onlarla birlikte ilgilenebileceğini söylediği için gitmiştim.İlk dersimiz kayak takımlarımızı giymek.Başarılıyım.İkinci ders düşmeyi öğrenme.Çok başarılıyım.Sonra düştüğümüz yerden kalkma,kayak sapanı yapma batonları kullanma şeklinde devam etti. BU kayak işinin de bizim motorlarımızdaki gibi hız veya endurosu yapılıyormuş.Ben hız yapıyorum.Yahu ben hızdan zaten korkarım desem de kaçış yok bu şekilde başlanıyormuş.Hocam diğer çocuklarla ilgilenirken ben çay içmek için yaklaşık 100metre ilerdeki kafeye gidiyorum.Ama bu özel kayak ayakkabılarıyla yürümek öyle zor ki.Sanki bir kilometre yol yürüyorum.Ciddi mesai bu.Bir daha çay içmem.Ben pek anlamam ama hocamın arkadaşlarıyla konuşmasında öğreniyorum ki Davraz’ın pistleri ve liftleri tam bu işi yapanlar için çok uygunmuş.Evet Uludağ Ülkemizin iftaharı ama orada daha çok sosyetik bir halk varmış hem konaklama hem kaymak hem malzemeler oldukça pahalıymış.Hocamın dediğine göre gayet iyiyim.Ama ben korkak bir kadınım daha uzun menzil gitmeyi göze alamıyorum.O çocuklarla ilgilenirken ben kenarda dinleniyorum.Daha sonra teleskilere binip 3 zirvenin olduğu yerlere kadar çıkıyoruz.2600 metredeki 3.zirveden inerken karşımdaki manzara beni büyülüyor. Kar,dağlar ve Eğirdir gölü masal gibi bir görüntüye sahip.Dağlar,dağların suya düşen gölgesi masal kitabı gibi.Aklıma Nepal’e gittiğimde Pokahara’da zipline bindiğim pardon binemediğim geldi.Ama elektrikle çalışan bu sistem ve ülkenin genelinde günde nerdeyse 18 saat elektrik olmadığı düşünülürse binememek de haksızda sayılmam..Yani Allah korusun burada bir arıza olsa ya da düşsek anında Akut yardıma gelir ki Akutcularda kayak için bu bölgedeler.Aynı zamanda Eğiridir dağ komando okuluda burada olunca dağlar eğitim yapan askerlerle dolu.Çok güvendeyim aslında.Korkulacak ne var desemde yinede bu kayma işi bana göre değil.Akşama kadar burada zaman geçirip tekrar Eğirdir’e dönüyoruz.Ben otelime gidiyorum ve akşam yemek için arkadaşlarımla buluşuyoruz.Sezonu olmadığı için burası bu tarihte çok sakin ama huzur dolu yinede.Göl kenarında biraz fotoğraf çekip Meşur alabalığını yiyoruz.Ülkem öyle güzel ki yazı ayrı güzel kışı ayrı güzel.Keşke birbirimizle savaşmayı bırakıp kardeş gibi yaşasak da bu ülkenin tadını çıkarsak.
Kadın farkındalığına dikkat çekmek için 19 Mayıs'da çıkacağım yolculuğumda hem Türk kadını hem de Afyonlu bir kadın olarak yaptığım çalışmalarda sona doğru gelmekteyim.Yolda ve sonraki sürüşlerimde kullanacağım logo çalışmamızda bitti.Bu çalışma için işinden ayrıca bilgisayar başında benim için zaman harcayan arkadaşım ki o da bir motosiklet sürücüsü,Şükrü Gayıran’a ve basım çalışmasını yapan Grafikhane Onur Saçaklı’ya sonsuz teşekkür ediyorum.